BREAKING NEWS
Yaşam

728x90

header-ad

468x60

header-ad

Aşırı değil orta halde olmalı

Sual: Müslümanlardan bazısı, dinin emirlerini yapma konusunda çok aşırı gitmekte ve etrafındakilere de sıkıntı vermektedir. Böyle yapmak, davranmak dinimiz açısından doğru olur mu?

Cevap: Bu konuda Mumammed Ma'sûm hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:

"İşlerinizi, sözlerinizi ve ahlakınızı, dinini bilen ve seven, dindar alimlerin sözlerine ve kitaplarına uydurmalısınız. Salih kullar gibi olmalısınız ve onları sevmelisiniz. Uykuda, yemekte ve söylemekte aşırı gitmeyip orta derecede olmalısınız. Seher vakti yani gecelerin sonunda kalkmaya gayret etmelisiniz. Bu vakitlerde istiğfar etmeyi, ağlamayı, Allahü teâlâya yalvarmayı ganimet bilmelisiniz. Salihlerle düşüp kalkmayı aramalısınız. (İnsanın dini, arkadaşının dini gibidir) hadîs-i şerifini unutmayınız! Şunu, iyi biliniz ki, ahireti isteyenlerin dünya lezzetlerine düşkün olmaması lazımdır.

Mubah olan lezzetleri bırakamazsanız, hiç olmazsa, haramlardan ve şüphelilerden kaçınınız ki, ahirette kurtulmak umulsun. Fakat, her türlü altın ve gümüş eşyanın ve çayırda otlayan hayvanların ve ticaret eşyasının zekatını ve topraktan, tarladan, ağaçtan alınan mahsullerin uşrunu da herhalde vermek lazımdır. Bunların verilecek miktarları, fıkıh kitaplarında bildirilmiştir.

Zekatı ve fıtraları, İslâmiyetin emir ettiği kimselere seve seve vermelidir. Akrabayı ziyaret etmeli, mektupla gönüllerini almalıdır. Komşuların haklarını gözetmelidir. Fakirlere ve borç isteyenlere merhamet etmelidir. Malı, parayı, İslâmiyetin izin vermediği yerlere harcetmemeli, izin verilen yere de, israf etmemelidir. Faizden, kumarlı ve kumarsız oyunlardan sakınmalıdır. Parayı oyunlara, haramlara, çalgılara, süslenmeye, gösteriş yapmaya, öğünmeye, mal toplamaya kullanmamalıdır. Bunlara dikkat edince, mal, zarardan kurtulur ve dünyalıklar, ahiretlik halini alır."

***

Sual: Herhangi bir konuda münakaşa etmek, tartışmak, insanlar arasındaki dostluğu, samimiyeti giderir mi?

Cevap: Kimse ile münakaşa etmemelidir. Çünkü münakaşa, dostluğu giderir, düşmanlığı arttırır. Hiç kimseye kızmamalıdır. Hadîs-i şerifte; (Gadab etme, kızma!) buyuruldu. Fitne, fesat zamanında, ineğe tapanları görünce, ineğin ağzına saman vermeli, onları kızdırmamalıdır.

***

Sual: Vekil olarak hacca gitmekle, nafile olarak gitmek aynı mıdır? Fakir, hac yolunda açlıktan, yorgunluktan ölürse, günaha girer mi?

Cevap: Hacının vekil olarak gitmesi, kendi için tekrar gitmesinden efdaldir. Fakir kimse, nafile olarak hacca gidince, mikâta vardığı zaman, Mekkeli gibi olup, yürüyebiliyorsa hac etmesi farz olur ve farzı ifaya niyet eder. Nafile hac yapmağa niyet ederse, tekrar hac yapması lâzım olur. Fakir olan vekil böyle değildir. Çünkü, başkasının kudreti ile oraya gelmiş ve dönecektir. Zenginin hac sevabı, fakirin hac sevabından daha çoktur. Fakir, hac yolunda açlıktan, yorgunluktan ölürse, günaha girer. Yolda başkalarından yardım istemeğe muhtaç olan fakirin hacca gitmesi mekruhtur. Kendisi serbest bırakılan vekil, yolda hasta olsa da, olmasa da, parayı başkasına verip, onu gönderebilir. İzin verilmemiş ise, gönderemez. Arafat'ta durmadan önce ölen bir hacı, farz olduğu sene gidip öldü ise, hac vasiyet etmez. Birkaç sene sonra gitmiş ise, kendi şehrinden vekil göndermesi için vasiyet etmesi vacib olur. Bildirdiği yerden veya bildirdiği para ile yapılabilecek yerden de gönderilir. Vasiyette kullanılan kelimelere dikkat etmelidir. (Tam İlmihal s. 342)

« Önce
Sonra »

Hiç yorum yok

Cevap istediğiniz sorularınız için dinimizislam2@gmail.com adresine mail gönderiniz. Teşekkürler.
DİNİMİZ ve İSLAM SİTESİ YÖNETİMİ