Sual: Tembellikten kurtulup mutlu olmanın ve dualarımızın kabul olmasının yolu nedir?
Cevap:
Gevşeklik ve tembellik, kalb hastalıklarının otuz ikincisidir. Bunun kötülüğünü anlamak için, Necm suresi, 39. ayet-i kerimesinin, (İnsan ancak çalıştığının faydasını görür) meal-i şerifi yetişir.
Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) tembellikten Allahü teâlâya sığınmış, (Yâ Rabbî! Beni keselden koru!) diye dua ettiği, Âişe (radıyallahü anha) ve Enes bin Malik hazretlerinden rivayet edilerek, Buhari ve Müslim’de bildirilmiştir. Tembelliğin ilacı, çalışkanlarla konuşmak, tembel, uyuşuk kimselerden kaçınmak, Allahü teâlâdan hayâ etmek lazım geldiğini ve azabının şiddetli olduğunu düşünmektir. Dinini iyi bilen ve her hareketi, bilgisine uygun olan salih kimselerle görüşmeli; günah işliyen, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymayıp yalnız söz ile Müslimanları avutan yalancılardan, Ehl-i sünnet kitaplarındaki bilgileri öğrenmemiş cahillerden uzak olmalıdır. (Seadet-i Ebediyye s.645-646)
Allahü teâlâ insanları yarattı. Her insanın saadet içinde, mesut yaşamasını istediğini bildirdi. Mesut, mutlu olmak, rahat, üzüntüsüz yaşamak demektir. Her insan da mesut olmağı istemektedir. Yaratan da, yaratılan da aynı şeyi istemekte olduğu halde, mesut olan kimse pek azdır. Çünkü Allahü teâlâ her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Allahü teâlâdan bir şey istemek, ya söz ile olur yahut fiil ile olur. Söz ile istemek, dua etmektir. Bir şeyi fiil ile istemek, bu şeyi meydana getiren sebebi yapmaktır.
Çalışmak, sebebe yapışmak demektir. Çalışmayan, tembel oturan, sebebe yapışmamış olur. Allahü teâlâ tembele birşey vermez. (Ve en leyse lil insâni illâ ma seâ: İnsan ancak çalıştığı şeye kavuşur) âyet-i kerimesi sözümüzün vesikasıdır. Kâfirler Allahü teâlâya inanmadıkları için söz ile istemiyorlar. Dua etmiyorlar. Sebeplerin tesirini gördükleri için yalnız fiil ile istiyorlar. Sebeplere yapışıyorlar. Allahü teâlâ da onların bu isteklerini kabul ederek istediklerini yaratıyor, veriyor.
Mesut olmak için lazım olan sebeplere nimet denir. Allahü teâlâ nimetlerini dost düşman her isteyene vereceğini vaat etmektedir. Nimete kavuşmak için nimet sahibinin beğendiği gibi istemek lazımdır.
Bunun için nimeti istediğini bildirmek, dua etmek ve muhakkak verileceğine inanmak, iman etmek lazımdır. Buna inanmayana, hele inkar edene verilmez. İnkar eden mahrum kalır. Saadete sebep olan nimete kavuşmak için yapılan duada bu iman şarttır. Demek ki nimete kavuşmak için önce iman sahibi olmak yani Müslüman olmak, sonra nimetin sebebine yapışmak lazımdır. Bütün nimetlerin sahibi olan Allahü teâlâ, nimetlere kavuşmak için nasıl dua edileceğini de merhamet ederek, bildirmektedir.
Müslümanın duasının kabul olması için, imandan sonra her gün beş vakit namaz kılmak, kul hakkı bulunmamak şartı da önce gelmektedir. Şimdi dualarımız kabul olmuyor diyenlerin bu şartları yapmadıkları anlaşılıyor. (Herkese Lazım Olan İman s.480)
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Çok okunan yazılar
-
Sual: (Tütsü yakmak bâtıl bir inançtır. Tütsü son 15 yıldır bizim ülkemizde yaygınlaştı. Budizm inancında vardır. Ayrıca, tütsü yakılan ev...
-
Sual: İstimna nedir? CEVAP İstimna, mastürbasyon demektir. Bu da, ne şekilde olursa olsun, kendi kendini tatmin ederek orgazma ulaşmak de...
-
Sual: Gelin ve damadın kendileri de orada bulunuyorsa, dini nikâhları nasıl kıyılır? CEVAP Hanefî mezhebine göre, Müslüman bir erkek, Müsl...
-
Sual: Ananeye, modaya uymak faydalı mıdır, yoksa nefisimizin tuzaklarından biri midir? İnsanların Müslüman olmalarına neler engel olmaktadır...
-
Sual: Âyet ve hadisle, kıyametten önce çıkacağı bildirilen Dabbe-tül-arz isimli hayvan için, (Dabbet-ül-arz konuşacağına göre, telefon, rady...
Hiç yorum yok
Yorum Gönder
Cevap istediğiniz sorularınız için dinimizislam2@gmail.com adresine mail gönderiniz. Teşekkürler.
DİNİMİZ ve İSLAM SİTESİ YÖNETİMİ